Dindar ile dinci arasındaki en büyük fark, dindar hataya düştüğünde tövbe eder. Dinci ise tövbenin gerektirdiği günah ya da günaha sebep olan eylemleri; biad ettiği kurumun tutumuna göre yorumlar ve ona gere şekil alır. Saltanata ve saltanatın sağladığı imkanlara mest olan dinci, gerekirse haramları yumuşatıp, helal makyajıyla süsleyerek toplumu hataya sürüklemekten asla çekinmez. Aksine yapılan hataları kendine mal etmediği gibi kadere bağlayarak hamd ile perçinleyip geciştirir.
Sevgili dostlarım,
Faiz haramdır!
Zina haramdır!
Livata haramdır!
Domuz eti haramdır!
Kul hakkı haramdır!
Beytülmalı iç etmek ya da iç etmeye yardım ve yataklık etmek haramdır!
Gıybet haramdır!
Yalan haramdır!
Zulüm haramdır!
Rüşvet haramdır!
Zalimle işbirliği yapmak haramdır.
Yahudileri ve hırıitiyanları dost ve amir edinmek haramdır.
Müslüman kardeşinin aleyhinde zalimle iş tutmak haramdır.
Adaletin terazisini bozup hiçe saymak haramdır!
İftira atmak haramdır!
Hırsızlık haramdır!
Kumar haramdır!
İçki haramdır!
Uyuşturucu kullanmak ve satmak haramdır!
Fal ve büyü ile insanları yoldan çıkarmak ve hasta etmek haramdır!
Haksız yere cana kıymak haramdır!
Kendi ya da yandaşları için başkasının kuyusunu kazıp itibarsızlaştırıp ekmeğinden ya da mevkisinden etmek haramdır!
Yeryüzünde yaşayan Allah'ın dilsiz kullarım dediği sokak hayvanlarını katletmek haramdır. Vs. Vs. Vs…..
Yukarıda saydıklarımın tamamı tövbeye muhtaç eylemlerdir. Kim ki bu eylemlerden tövbe edip uzaklaşırsa kurtuluşa erer. Kim ki bu eylemleri yumuşatıp menfaat ya da korkular uğruna helalmiş gibi yapar ve hamde bağlarsa, toplumu da buna zorlarsa Allah muhafaza helak olur.
O yüzden dindar ile dinciyi birbirinden ayırmak ve gardımızı ona göre almak zorundayız.
Dindar ile dinci arasındaki fark, iman ve ahlakın derin anlayışı ve uygulamasında kendini gösterir. Dindar kişi, dini değerleri içselleştirir ve hayatında bu değerlere sadakatle uyar. İşlediği günahlardan pişman olup samimiyetle tövbe eder ve doğru yolda ilerlemeye çalışır. Dinci ise, dini çıkarları doğrultusunda kullanarak, haramları helal gibi gösterme eğiliminde olur.
Dini değerleri çıkarları doğrultusunda kullanmayı alışkanlık haline getiren dinci kişiler, faizden zinaya, kul hakkı yemekten rüşvet almaya, gıybete, yalan söylemeye, zulme, hırsızlığa, kumara, içkiye, uyuşturucuya, fal ve büyüye, haksız yere cana kıymaya, Allah'ın bizlere emanet ettiği canlıları katletmeye kadar pek çok haramı yumuşatmaya çalışırak kendisine nemalanacak alanlar açmaya çalışır. Dindar birey ise, bu tür haramlardan uzak durur adil olur Kuran hükümlerine göre hareket eder ve işlediği hatalardan pişmanlık duyarak samimi bir şekilde tövbe eder.
Sonuç olarak: Dindar ile dinci arasındaki bu temel fark, samimiyet ve doğruluk ilkeleri çevresinde şekillenir. Haramdan uzak durmak, hak ve adalet yolunda ilerlemek, dini değerleri çıkarcılığa alet etmemek, gerçek dindarlığın temel taşlarıdır. Dinci tavır ise, dini değerleri suistimal ederek hem kendini hem de toplumu felakete sürükler.
Allah bizleri, dindarlık kisvesi altında dinci tuzaklarına düşmekten ve bu tür kişileri önder olarak kabul etmekten korusun.
Bazen dayanmak ve sabır etmek gerekir. Ama zor işte yazmasak da zulüm…