“BİZ HEP ZOR ZAMANLARDAN GEÇTİK, AMA HİÇ YIKILMADIK!”
“Zor zamanlardan geçiyoruz.” Aslında bu cümleyi öylesine söylemiyorum, çünkü gerçekten zor zamanlardan geçiyoruz. Hatta şunu söylemek daha doğru olur: Biz zaten 13-14 senedir zor zamanlardan geçiyoruz. Bunun bir başlangıcı vardı ve o da 3 Temmuz süreciydi.
O süreçte yaşananları unutmadık, unutmayacağız. Rakiplerimiz, bizim bu süreçten dolayı yaşadığımız sıkıntılara sevindi. Sahada kazanamadıklarında bile bizim kaybetmemize sevindiler. Ama bir şeyi unuttular: Biz dağılan bir camia değiliz. Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, ne kadar düşürmeye çalışırlarsa çalışsınlar, biz dimdik ayakta kaldık. Çünkü Fenerbahçe bir kulüpten daha fazlasıdır. Bir futbol takımı değildir sadece; bir duruştur, bir haykırıştır, bir dik duruştur!”
Fenerbahçe taraftarına özellikle teşekkür eden Serhat Emre Demir, onların fedakarlığının altını çizdi:
“Bu kulüp bugün hâlâ güçlüyse, hâlâ mücadele ediyorsa bunun en büyük sebebi taraftarlarıdır. O yüzden Fenerbahçe taraftarı her şeyin en iyisini hak ediyor. İşlerini bırakıp maça gidiyorlar, ailesine, sevdiklerine ayıracağı vakitten kısarak takımına destek veriyorlar. Stadyumda, televizyonda, sosyal medyada… Her yerde bu camianın sesi oluyorlar. Bu yüzden kimse taraftarı suçlayamaz. Hatta suçlu aramak bile doğru değil. Çünkü Fenerbahçe taraftarı kutsaldır.”
Zaman zaman taraftarla yaşadığı gerginlikler hakkında da konuşan Demir, bunun bir aile içi anlaşmazlık olduğunu belirtti:
“Benim de bazı taraftarlarla fikir ayrılığına düştüğüm zamanlar oldu, bu doğru. Ama bu, bir kavga değil. Tıpkı onların yaptığı gibi, ben de inandığım doğruları savundum. Bunun adına ‘gerginlik’ denemez. Ben, Fenerbahçe taraftarını kendi ailem gibi görüyorum ve aile içinde fikir ayrılıkları olur. Ama işin sonunda herkes aynı hedefe yürür. Bunu kimse unutmasın!”
⸻
“FUTBOLU HERKES KONUŞUYOR AMA DOĞRU KONUŞMUYOR!”
Türkiye’de futbolun en çok konuşulan konulardan biri olduğunu belirten Serhat Emre Demir, spor medyasındaki taraflı yorumlar ve sosyal medyanın yarattığı baskı üzerine de çarpıcı sözler sarf etti:
“Bu ülkede herkes futbol konuşuyor ama futbolun doğrusu konuşulmuyor. Özellikle bazı yorumcular, eleştirilerden ve hakaretlerden çekindikleri için artık objektif olamıyorlar. Çünkü ne zaman birisi gerçekleri söylese, ya bir grubun piyonu olmakla suçlanıyor ya da parayla susturulduğu iddia ediliyor. Böyle bir ortamda kim nasıl objektif olabilir? İnsanlar doğal olarak bu baskıdan kaçmak istiyor.”
“Ama işini hakkıyla yapan, korkmadan doğruyu söyleyen yorumcular var ve onlar bizim için çok kıymetli. Onların yorumlarını önemsiyorum, çünkü onlar hiçbir şeye boyun eğmiyorlar. Korkanlara bir şey diyemem, çünkü kimse iftira ve hakaretlere uğramak istemez. Ama korkmayanlar benim gözümde çok özel insanlar.”
“TAKIM KÖTÜYKEN TRİBÜNDEYİM, İYİYKEN EVİMDE!”
Fenerbahçe maçlarına gitme konusunda farklı bir duruşu olduğunu söyleyen Serhat Emre Demir, kendi bakış açısını şöyle özetledi:
“Takım iyiyken stada gitmiyorum. Çünkü o zaman zaten herkes orada olmak istiyor. Benim tribündeki varlığım, o bileti almak isteyen genç bir kardeşimden çalınmış bir yer olur. Ama işler kötüye gittiğinde, takım sıkıntıya düştüğünde, o zaman ben oradayım. Çünkü işte tam da o zaman, Fenerbahçe’ye en çok destek lazım.”
“Ben tribünde olacaksam, o günün bir anlamı olmalı. Takım seriler yakaladığında evimde ya da dostlarımla televizyon başında izlemeyi tercih ediyorum. Ama bir çöküş havası varsa, bir kırılma anı yaşanıyorsa, o zaman o tribünde yerimi alırım. Çünkü biz kötü günde belli oluruz!”
“Fenerbahçe Taraftarı Manipülasyonlara Açık, Dikkatli Olmalıyız”
Fenerbahçe taraftarının büyüklüğüne vurgu yapan Demir, aynı zamanda sosyal medyanın etkilerine karşı uyardı:
“Fenerbahçe taraftarı hayatımda gördüğüm en iyi taraftar. Ama manipülasyonlara çok açıklar. Sosyal medya bunun en büyük nedeni. Hepsinden ricam, takımımıza ve hocamıza sahip çıkmaları. Çubukluyu giyen herkes bizim değerimizdir. Sahada olan takım en iyi takımdır ve sahip çıkmalıyız.”
Bireysel futbolculara yapılan eleştirilerin de zarar verdiğini belirten Demir, sözlerine şöyle devam etti:
“Talisca, Mert Hakan gibi oyuncularımızı kötüleyerek bir yere varamayız. Unutmayın, sahada olan onlar. Bizler için en iyisini vermeleri gerekenler onlar. Odaklarını kaybetmemeleri için onlara zarar vermemeliyiz. Bu tür konular sezon sonunda konuşulmalı. O zaman, kim bizim için ne kadar mücadele etti, neler ortaya koydu, değerlendirebiliriz. Ama hala fikrim değişmedi; Fenerbahçe taraftarı dünyanın en iyisi.”
Fenerbahçe’nin Avrupa’daki taraftar gücüne de değinen Demir, unutulmaz deplasmanları örnek gösterdi:
“Dünyanın neresine giderseniz gidin, mutlaka bir Fenerbahçeliyle karşılaşıyorsunuz. Avrupa deplasmanlarında hep vardık. Rangers maçı bunun en büyük örneğiydi. Deplasmanda, o tarihi stadyumda taraftarımızın sesini rakip taraftardan daha çok duydum. İskoçlar sağlamdır ama o gün ‘Kim bu Türkler?’ diye sormuşlardır. İşte bu, bizim taraftarımızın büyüklüğüdür.”
“Mourinho ile Sabırlı Olmalıyız”
Son olarak teknik direktör Jose Mourinho hakkında konuşan Demir, taraftarlara sabırlı olmaları çağrısında bulundu:
“Son çağrım sabırlı olmamız. Mourinho ile çalışıyoruz. Dünyadaki her takım onun gibi bir hocaya sahip olmak ister. Büyük bir değere sahibiz. Başarı gelse de gelmese de onunla devam etmeliyiz.”
Fenerbahçe’nin son yıllarda sürekli teknik direktör değiştirdiğini hatırlatan Demir, bu düzenin artık kırılması gerektiğini söyledi:
“Son on yıla bakacak olursak hemen hemen her sezon farklı bir teknik adamla çalıştık. Bunun bir faydasını göremedik. Artık bunu aşmalıyız. Fenerbahçe taraftarına sabırlı olmalarını söylüyorum. Gerçekten dünyadaki en zor şeylerden biri olabilir ama başarı uzun vadeli çalışmayı ve inanmayı gerektiriyor.”
Kısa vadeli başarıların bazen yanıltıcı olabileceğini söyleyen Demir, şu sözlerle noktaladı:
“Ülkemizde kısa vadede başarılar da gördük ama bu konulara girmeye gerek yok. Biz, bize yakışan şekilde başarılı olmalıyız.”
“BİZİM BAŞARI ANLAYIŞIMIZ FARKLI OLMALI!”
Futbol, Türkiye’de her zaman anlık başarılarla ölçülen bir oyun oldu. Bir takım sezonu şampiyon tamamladığında o yılın en başarılı ekibi olarak görülüyor, ancak ertesi sezon işler yolunda gitmezse aynı takımın başarısız ilan edilmesi an meselesi oluyor. Bu bakış açısı, maalesef ülkemizde futbolun sürdürülebilir şekilde gelişmesini engelleyen en büyük faktörlerden biri.
Fenerbahçe gibi büyük bir camianın ise bu dar perspektiften sıyrılması gerekiyor. Biz, günü kurtaran başarıların peşinde olmamalıyız. Fenerbahçe’yi asıl büyük yapan şey, sadece bir sezona odaklanmak değil, uzun vadeli bir vizyonla hareket edebilme yeteneğidir. Avrupa’nın en büyük kulüpleri nasıl her yıl zirvede kalmayı başarıyorsa, bizim de hedefimiz bu olmalı. Şampiyonluk bir sezonluk bir hedef değil, kalıcı bir kültür haline gelmeli.
Fenerbahçe’nin odaklanması gereken şey; geçici şampiyonluklar değil, her yıl şampiyonluk yarışının en büyük adayı olabileceği bir sistemi kurmak ve bu sistemi kalıcı hale getirmektir. Eğer biz sadece “bu sezon şampiyon olalım” diye düşünürsek, sezon sonunda işler istediğimiz gibi gitmediğinde yine her şeyi baştan inşa etmeye çalışırız. Ama bir kulüp her sezon sıfırdan başlarsa, sürekli değişirse, teknik ekibini ve oyun sistemini sürekli yenilemek zorunda kalırsa, işte o zaman istikrardan söz edemeyiz.
Avrupa’daki büyük takımlara bakın. Real Madrid, Bayern Münih, Manchester City… Bunlar bir yıl şampiyon olup, ertesi yıl teknik direktör değiştirip sil baştan başlayan kulüpler mi? Hayır! Onlar, şampiyonluğu bir hedef değil, bir standart haline getirdiler. İşte bizim de yapmamız gereken tam olarak bu.
Ama Türkiye’de işler böyle yürümüyor, değil mi? Bizim insanımız sabırsız! “Hemen başarı gelsin”, “Şimdi şampiyon olalım”, “Bu sene kupa almazsak her şey bitti”… İşte bu zihniyet yüzünden, Fenerbahçe yıllardır bir istikrar yakalayamadı. Çünkü her sezon, her kötü sonuçta yeni baştan başlıyoruz. Ama artık bunu kırmanın zamanı geldi!
Bu noktada en büyük görev, hem yönetime hem de taraftara düşüyor. Mourinho gibi bir dünya markasını takımın başına getirdik. Onun gibi bir teknik adamı, sadece kısa vadeli başarı için buraya getirmedik. Eğer biz ona ve onun sistemine zaman tanırsak, Fenerbahçe’nin geleceğini sağlam bir temele oturtabiliriz.
Ama bunun olabilmesi için hepimizin sabırlı olması gerekiyor. Sabır, bu süreçte en büyük silahımız. Eğer Mourinho’nun arkasında durur, ona güven verirsek, inanın birkaç yıl içinde sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da Fenerbahçe’den bahsettiren bir takım haline geleceğiz.